36,2244$% 0.34
37,9740€% 0.22
45,5949£% 0.34
3.418,21%0,58
2.937,71%0,32
9.912,38%-0,02
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekteri Veysel Yayan, sürdürülebilir ve rekabet edilebilir bir üretimin en önemli etkenlerinden birinin malzeme ve enerji verimliliğinin en üst seviyede tutulması gerektiğini söylüyor. Veysel Yayan ile Türkiye Çelik Sektörü’nün güncel üretim teknolojisi ve verimlilik yatırımları üzerine Demir – Çelik Üretim Prosesi sayımız özelinde bir röportaj gerçekleştirdik.
Veysel Yayan günümüzde çelik sektörünün temel amacını, sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde, yüksek katma değerli ürünleri, işgücü, hammadde gibi kaynakları olabildiğince ucuz bir şekilde, düşük maliyet ve üstün kalite ile üreterek, kârlılığı artırmak şeklinde özetliyor. Veysel Yayan, demir çelik sektörünün güncel ihtiyaçlarını ve gündemini Proses Çözümleri dergisi okurlarımız için detaylandırdı.
Veysel Bey öncelikle sizi biraz tanıyalım ve sektör tecrübenizi dinleyelim?
1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra, 1997 yılında, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden doktoramı tamamladım. Ayrıca, Michigan Üniversitesi’nden Kalkınma İktisadı ve Nüfus; Sussex Üniversitesi’nden İşgücü Piyasası ve Haber alma Sistemi ve Japan Int. Coop. Agency’den Kalkınma ve İstihdamı Geliştirme alanlarında diplomalarım bulunuyor. Çalışma hayatına 1976 yılında Ticaret Bakanlığı Dış Ticaret Genel Sekreterliği’nde (DTM) Raportör olarak göreve başladım, bilahare Devlet Plânlama Teşkilatında uzman, Çalışma Hayatı Sektör Sorumlusu ve Savunma Sanayii Müsteşarlığında Daire Başkanlığından, müsteşarlığa kadar her kademede görev yaptıktan sonra, 1998 yılında kamudan emekli oldum. 1976-1998 yılları arasındaki 22 yıllık kamu kariyerinin ardından, 1998 yılında Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreterliği görevine getirildim, 2017-2018 yıllarında yaklaşık bir yıl süre ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında müsteşar olarak görev yaptım. Müsteşarlık görevimin bitiminde tekrar Türkiye Çelik Üreticileri Derneğindeki Genel Sekreterlik görevime geri döndüm. 25 yıldan daha uzun bir süredir bu göreve devam ediyorum. Ayrıca, 2006 yılından bu yana, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Demir ve Demirdışı Metaller Meclis Başkanlığı ve farklı kuruluşlarda yönetim kurulu üyeliği görevlerini de sürdürmekteyim.
Veysel Bey, demir – çelik sektörü son on yıllık dönemde üretim kapasitesi, üretim teknolojileri modernizasyonu, verimlilik ve sürdürülebilir çevre sağlığı adına yatırımlarını ve gelişimini sizden dinleyebilir miyiz?
Çelik sektörü; makro ekonomik büyüklük, dışa açıklık, yatırımlar, rekabet edilebilirlik, istihdam, net döviz girdisi, ihracat, imalat sanayi üretimindeki pay gibi faktörler dikkate alındığında, ülkemizin en önemli sektörlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Sektör, içinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde; üretim, pazarlama ve dış ticaret gibi alanlarda, diğer ülkelerle olan entegrasyonunu da büyük ölçüde tamamlamıştır.
Çelik sektörünün temel amacını, sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde, yüksek katma değerli ürünleri, işgücü, hammadde gibi kaynakları olabildiğince ucuz bir şekilde, düşük maliyet ve üstün kalite ile üreterek, kârlılığı artırmak şeklinde özetleyebiliriz.
Bunu sağlamak için Türk çelik sektörü, yeni yatırımlarla birlikte üretim kapasitesini artırmak, bunu yaparken, tesislerde “Mevcut En İyi Teknikler” çerçevesinde prosesleri geliştirmeyi önceleyen bir yaklaşım sergilemek yanında, tesisleri modernize ederek, günümüzün en yenilikçi teknolojilerine ulaşmak gibi hedeflerle hareket etmektedir.
Sürdürülebilir ve rekabet edebilir bir üretimin en önemli etkenlerinden biri, malzeme ve enerji verimliliğinin en üst seviyede tutulmasıdır. Enerji sarfiyatını minimize etmek ve malzeme verimliliğini artırmak için, tesislerimizde gerekli teknik değerlendirmeler yapılmakta ve aksiyonlar alınmaktadır. Enerji sarfiyatını azaltacak aksiyonel ve inovatif sektör politikaları belirlenmektedir.
Çevrenin korunması konusu, şirketlerimizin temel amaçlarından birisidir ve tüm şirketlerimiz Avrupa müktesebatına uyumlu, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ile çalışmaktadır. Su, hava ve toprağın korunmasına yönelik tüm ulusal mevzuat ve yönetmeliklere tam uyumla üretim faaliyetleri devam ettirilmektedir. Hava emisyonları konusunda, Türkiye İçin Ulusal İzleme, Raporlama ve Doğrulama (IRD) sistemi aracılığıyla raporlamalar yapılmaktadır. Kimyasalların takibi sürecinde, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen, Kimyasalların Kaydı, Değerlendirmesi, İzni ve Kısıtlanması (KKDİK) çalışmalarına aktif katılım sağlanmaktadır. Tüm bu aksiyonlarla endüstriyel tesislerden kaynaklanan kirliliğin azaltılması amaçlanmaktadır. Sektörlerin su ve karbon ayak izlerine yönelik çalışmalar sürdürülmekte, biyoçeşitliliğin korunması sağlanmaktadır.
Bilindiği üzere Avrupa Birliği tarafından “İklim tarafsızlığını sağlamak için çerçeve oluşturan ve 2018/1999 tarihli Tüzüğü değiştiren Tüzük Taslağı, “Avrupa İklim Kanunu” 29 Temmuz 2021’de yürürlüğe girmiştir. Avrupa İklim Kanunu, esnek bir hukuki belge olan Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı bağlayıcı ve somut bir dayanağa kavuşturarak; karbon nötr kıta hedefine kademeli bir geçiş̧ için çerçeve oluşturmayı amaçlamaktadır. Bunun temel araçlarından bir olarak, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının (SKDM) geçiş süreci, 1 Ekim 2023 tarihinde başlamıştır. 2026 yılının Ocak ayından itibaren, ücretsiz karbon tahsisatları kademeli bir şekilde kaldırılarak, 2034 yılında tamamen sonlandırılacaktır.
Çelik sektörümüz açısından da önem taşıyan, büyük ticaret ortaklarımızdan AB’nin, SKDM’yi yürürlüğe koyacak olması, çelik sektörümüzün bu sürece adaptasyonunu ve sürdürülebilir üretim şartlarının oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır.
Türk çelik sektörü kendi imkanlarıyla azami şekilde SKDM sürecine hazırlanmaya çalışmakta, gerek enerji verimliliği ve malzeme verimliliğini artırıcı projelere ve gerekse yenilebilir enerji kaynaklarına ciddi miktarda yatırım yapmaktadır.
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği olarak 2024 yılında sektörün 40,4 milyon tonluk rekor seviyede bir üretim seviyesini yakalayacağını öngörüyorsunuz, kapasite kullanım oranları ne durumdadır sektörde, güncel sektör yatırımlarının kapsamını öğrenebilir miyiz?
2021 yılında, 40,4 milyon ton rekor üretim ile %74,6 seviyesine ulaşan Türk çelik sektöründeki kapasite kullanım oranı, enerji maliyetlerinde yaşanan artışların talepte ve üretimde daralmalara sebep olması ile birlikte, 2022 yılında %63,7’e, 2023 yılında tüketimdeki artışa rağmen, iç talebin ithalat yolu ile karşılanmasının etkisi ile, %56,8’e düşmüştür. 2024 yılının ilk yarısında ise kapasite kullanım oranı %62,7 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Her ne kadar 2024 yılının başında, 40,4 milyon tonluk rekor üretim seviyesine ulaşılabileceği öngörülmüş ise de, yılın ilk yarısında, kapasitemizde 2021 yılının aynı dönemine göre, % 10,1 oranında artış kaydedilmesine rağmen, çelik sektörü 2021 yılına kıyasla yüzde 6,3 oranında daha az üretim yapmıştır. Yılın ilk yarısında ihracattaki %45 oranındaki artışa rağmen, ekonomik politikaların daraltıcı etkisi ile yurt içi tüketimin %4 oranında gerilemesi ve özellikle Uzak Doğu menşeli ithalattaki artışın devam etmesi sebebiyle, üretimdeki artış beklentilerimizin altında gerçekleşmiştir. Bu çerçevede, yılın tamamında üretimin 38 milyon ton civarında gerçekleşmesi beklenmektedir.
Verimlilik çalışmalarının önem kazandığı enerji yoğun demir – çelik sektöründe üretici olmanın getirdiği zorluklar nelerdir?
Çelik sektöründe başarılı bir karbonsuzlaşma süreci için, büyük finansman desteği yanında, düşük karbonlu çelik üretme hedefine odaklanan pilot projelerin ötesinde, daha kapsamlı ekonomik ve toplumsal yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için de Avrupa ve ABD’de olduğu gibi, yüksek meblağlı devlet desteği sağlanması önem taşımaktadır.
Bu cümleden olarak, ülkemizin kısıtlı mali ve beşerî kaynakları dikkate alınıp; çelik üretim süreçlerinde mevcut en iyi tekniklerin takip edilmesine, kaynak ve enerji verimliliğinin azami noktaya çıkarılmasına, yeni girdi malzemelerinin kullanılmasına, elektrifikasyon oranının ve yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılmasına ve talep yönlü yöntemlerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
AB, SKDM’den elde edilecek gelirlerin önemli bir kısmını, karbon nötr bir ekonomiye geçiş için gerekli olan teknolojik yatırımlarda kullanmayı planlamaktadır. AB ülkelerinde şu anda çok büyük miktarda kaynak ihtiyacı duyulan bu çalışmaları finanse etmek için, devlet desteği verilmektedir.
AB’nin yeşil dönüşüm için çelik sektörüne verdiği destekler, milyarlarca Euro seviyesindedir. AB ile aramızdaki Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) Anlaşmasına göre, çelik sektöründeki her türlü devlet yardımı yasaklanmıştır. Söz konusu yardımların bu yasağı önemli ölçüde zorladığı gözlenmektedir.
Ülkemiz çelik sektöründe, inovatif teknolojilerin uygulanabilmesi için, ulusal teşvik mekanizmasının gözden geçirilmesine, finansman imkanlarından daha fazla faydalanılmasına ve uluslararası finansmana, özellikle, AB fonlarının tamamına erişimin sağlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte, ulusal bir emisyon ticaret sisteminin uygulamaya alınması ve elde edilecek gelirlerin karbon yoğun sektörlere dağıtılması, sektörümüzün yeşil dönüşüm sürecinde gerekli finansal desteği bulabilmesi için büyük önem arz etmektedir. Türkiye’nin kendi emisyon ticaret sistemini kurmaması halinde, SKDM kapsamında ek maliyetler ile karşı karşıya kalacağı, diğer bir deyişle, Türkiye’nin kendi net-sıfır hedefi için kullanabileceği finansal kaynağı SKDM ile AB’ye aktaracağı değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda;
hayati önem taşımaktadır.
Yenilebilir enerji yatırımlarının yapılması için finansal desteklerin yanında arazi tahsisleri konusu da çözülmesi gerekli önemli bir husustur. Bu konuda olumlu adımlar atılmış olsa da yeterli düzeyde olmadığı değerlendirilmektedir.
Gelelim verimlilik yatırımlarına ek olarak ürün geliştirme çalışmalarına… Ar-Ge ve Ür-Ge tarafında sektörün güncel faaliyetleri nelerdir? Sizden dinleyelim….
Dünya ülkeleri, Ar-Ge harcamaları konusunda büyük bir yarış halinde iken, Türkiye’de ise Ar-Ge payı, ne yazık ki gelişmiş ülkelerin Ar-Ge’ye ayırdıkları payın gerisinde kalmaktadır. Türk çelik sektörü atıl kapasite konusunda yaşadığı olumsuzlukları geride bırakabilmek, yurtdışından temin edilen çelik kalitelerine ödenen ve cari açığa neden olan ithalatın önüne geçmek ve geleceğin katma değerli ürünlerine ulaşabilmek için; Ar-Ge, Ür-Ge ve İnovasyon çalışmaları yürütmektedir.
Çelik sektörümüzün üretim ve ihracatta sahip olduğu yüksek potansiyeli kullanabilmesi, ihracat gelirini artırabilmesi ve yurtdışından temin edilen bazı çelik kalitelerinin önüne geçebilmesi için, yüksek katma değerli ürün üretimine yönelmesi gerekmektedir. Katma değeri yüksek ürün üretimine geçebilmek için ise, tüm sektörlerin olduğu gibi çelik sektörünün de yeni üretim teknolojilerine ve Ar-Ge’ye yatırım yapması önem taşımaktadır.
Bu çerçevede, Derneğimiz üye kuruluşlarının da ortaklığı bulunan Ar-Ge, inovasyon, sertifikasyon, akredite test-analiz ve teknik eğitim gibi temel konularda faaliyet göstermek üzere 13.11.2012 tarihinde, Matil Malzeme Test ve İnovasyon Laboratuvarları A.Ş. kurulmuştur.
Üye kuruluşlarımızın da desteği ile Karabük Üniversitesi çatısı altında kurulmuş bulunan, Demir-Çelik Enstitüsünde de AR-GE ve ÜR-GE çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca ARGE merkezi olan üyelerimiz mevcuttur. (Ereğli Demir Ve Çelik Fabrikaları T. A.Ş, Kardemir Karabük Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Tosçelik Profil Ve Sac Endüstrisi A.Ş., Çemtaş Çelik Makina Sanayi ve Ticaret A.Ş., Özkan Demir Çelik Sanayi A.Ş. vb.)
Sektör kuruluşlarımız inovatif yönü güçlü, ileri teknolojileri araştıran ve hayata geçiren, üretilmeyen katma değerli ürünlere odaklanan şirketler olma yolunda araştırma ve geliştirme çalışmalarına büyük önem vererek bünyesinde Ar-Ge projeleri gerçekleştirmektedir.
Ancak rekabet kuralları gereği, firmalarımızdan yapılan çalışmalarla ilgili detay bilgi alabilmemiz ve sizlerle paylaşmamız çok mümkün olmamaktadır.
Otomotiv sektörünün ve savunma sanayinin ihtiyacı olan bazı çeliklerin üretilmesi için, çok yönlü projeler yürütülmektedir. Yakın zamanda araç lastikleri içinde bulunan “tire cord” ve “bead wire cord” tellerini üretmeye başlayan kuruluşlarımız bulunmaktadır. Aynı zamanda dışa bağımlı olduğumuz demiryolu tekeri, ray ve ön sertleştirilmiş raylar konusunda da üyelerimizin, üretimleri yanında, AR-GE ve ÜR-GE çalışmaları bulunmaktadır.
Ve tabiki ihracat hedefleri… 2024 yılı sonu ve 2025 yılı için demir çelik sektörü ihracat beklentileriniz ve yurtiçi – yurtdışı pazarı satış hedefleriniz nedir? Sektörün, ihracat gücünü artırmak için ne tür destek ve teşviklere ihtiyacı bulunuyor?
2024 yılının ilk yarısında 2023 yılının aynı dönemine kıyasla ihracat, miktar itibariyle %45,1 artışla, 6,5 milyon ton, değer itibariyle %23,6 artışla, 4,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu artışta, iç piyasada talebin daralması ve özellikle yassı ürünlerde, Uzak Doğu menşeli ithalattaki artışın devam etmesi etkili oldu. 2021 yılında 19,8 milyon tonluk rekor ihracat gerçekleştirildiği hususu göz önüne alındığında, 2024 yılının sonunda ihracat performansının değişmediği varsayımı altında söz konusu rekor seviyenin oldukça altında kalacağımız görülmektedir. Haziran ayında AB Komisyonu’nun kotaların süresini 2 yıl uzatma kararı alması, bunun yanısıra, çelik sektörünü korumak üzere “AB Çelik Paktı”nı gündemine taşıması, önlemlerin giderek artmakta olduğu küresel ticaretin bölgeselleştiği bir konjonktürü gözler önüne sermektedir. Diğer taraftan, Çin’in küresel çelik piyasalarındaki ağırlığı giderek artmıştır. 2023 yılında 94 milyon ton ihracat ile 2015 yılındaki 111 milyon ton rekor ihracat seviyesinden sonraki en yüksek seviyeye ulaşılmıştır. Türkiye’nin 2021 yılının ilk yarısında 1 milyon tona ulaşan Uzak doğu Güney Asya bölgesine yönelik ihracatı, 2024 yılının ilk yarısında bir önceki yıla artış gösterse de 83,4 bin ton seviyesinde gerçekleşerek olağanüstü seviyelere gerilemiştir. 2024 yılı sonunda ise Çin’in 115 milyon tonluk ihracat gerçekleştirerek, 2015 yılındaki ihracat rekorunu kırması beklenmektedir. Uzak doğu ve AB piyasalarındaki bu görünüme karşın Kuzey Afrika ve BDT pazarlarına yönelik ihracattaki artışlar dikkat çekmektedir.
Ülkemizde üretilen her 10 aracın 8’inde bizim çeliğimiz kullanılıyor
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.